31 Mart 2010 Çarşamba

İDEAL DEFANS

Maç başladığında bu kadar farklı biteceğini düşünmemiştim. Zira yaş ortalamalarına baktığımızda galip takım en az 6-7 yaş fazlaydı. Maça iyi başladık. Fakat geçen haftadan kalan endişelerim vardı. Maçın son 20 dakikasında kondisyon eksikliğinden yine geçen haftadaki gibi farkın kapanabileceğini düşünmüştüm.
Maç başladı, defansta yerleşim hatalarından ve anlaşmazlıktan verilen birkaç pozisyonun sonucunda Adem boş kaleye bir gol buldu(goller az olunca hepsi net hatırlanıyor). Fakat bunun akabinde oyuna gerekli gerekli müdaheleler yapıldı ve Ergün biraz daha önde, orta sahaya yakın oynamaya başladı. Böyle olunca ikili ve üçlü sıkıştırmalarla karşılaşan Metin bir hayli zorlandı. Evvelki oyunlara kıyasla verimsiz bir gece geçirdi. Ama bence bu normaldi. Her zaman iyi oynayacak diye birşey yok. Metin'in de 10 maçtan birinde kötü oynama opsiyonu olsun.Olacak o kadar. Önemli olan böyle anlarda takımın diğer oyuncularının sahneye çıkmasıydı. Ama o konuda hiçbir arkadaşından destek görmedi.
Diğer oyuncular bir varlık gösteremediler. Böyle olunca Metin'in ayağına bakan takım doğal olarak hüsranla karşılaştı.
Bir ara Ali Rıza Çataldağ'ın sol tarafta oynadığı görüldü. Çok güzel koşular yaptı, adam eksiltti. Ama iş bitirici pasları ve ortaları sol ayağı olmadığından yapamadı. Sağ tarafta oynasaydı daha faydalı olurdu.
Şükrü de bir ara sağ taraflarda geziyordu. Herhalde ters ayaklı oyuncuları oynatarak taktik denediler diye düşünüyorum!
Adem için geçen hafta iyi oynamadı, sakatlığından dolayı demiştim. Valla geçen haftayı bile arattı bu performans. Kaleci olarak, Adem'in kullandığı şutları kurtarmak pek zor olmadı. Sanki çocuğun gücü kuvveti gitmiş, sahada zor yürüyen bir kişi gibiydi. Koçum kendine iyi bak, maç günleri özellikle iyi beslen, gücünüboş işlere harcama.
Şehzat kardeş iki üç maçtır yoktu. Bu arada folklor dersleri almış galiba. Bu hafta harmandalından örnekler verdi.Haftaya Halay bekliyoruz.
Maçtan önce "İdeal Defans" ı bulduk demiştim. Böyle bir defansın arkasında kalecilik yapmak da kolay oluyor be. Kürşad, Ergün ve İbrahim'den oluşan defans üçlümüz, benim bildiğim, DTS tarihinin en az gol yiyen defans hattını oluşturdu. 3 gol.
Benim görüşüm maçın fark yaratan oyuncusu İbrahim Çulhaoğlu idi. Kaleci olarak "Eyvah yedik" diye içimden geçirdiğim anlarda öyle müdaheleler yaptı ki. Hiç çekinmeden toplara ayak uzattı. Helal olsun valla.
Metin'in bir pozisyonunu maçın sonlarına doğru beraber kurtardık. Metin vurdu önce defanstan sonra kaleciden döndü. En sonunda boşta kalan topu Kürşad uzaklaştırdı. En çok bu pozisyondan zevk aldım desem doğru olur herhalde. Çünkü 3 pozisyon üstüste defans topu takip edip uzaklaştırdı. İşbirliği vardı. Takım oyunu vardı.
Takım oyununu bozmadığı ve işi bencilliğe vardırmadığı sürece iddialaşma, oyuna artı bir motivasyon ve konsantrasyon katmakta. Fakat bunun dozunu iyi ayarlamak lazım.
Sonuç olarak maç farklı bitse de , zevkli geçti. Mağlup takım daha çok pozisyona girdi. Onlar da oyundan zevk almıştır umarım.

Top yuvarlaktır ve maç 60 dakika sürer, gerisi teorilerden ibarettir.
Görüşmek dileğiyle.

24 Mart 2010 Çarşamba

Dostluk Kazandı

Bu haftaki maç zevkli ve çekişmeliydi.Maçın sonucu her iki tarafın lehine de olabilirdi.Ama dostluk kazandı. Maç çok centilmence geçti.Zaten önemli olan da dostluk ortamında spor yapmak. Hepsi o kadar.
Bu hafta mazereti olan çok arkadaş olunca, teklif edilen kaleciliği futbol aşkı adına geri çeviremezdim.Aslında kalecilik yapmayı seviyorum desem yalan olmaz.
Kaleci olunca oyunu geriden süzmek daha iyi oluyor. Maçtan önce Deniz'e verilen taktikler harfiyen yerine getirildi. DTS camiası içinde kondisyonu en iyi adam Deniz desem yalan olmaz. Adam gidiyor, geliyor, defansa dön diyorum dönüyor. Hiç ileride kalmadı.Her zaman defansa dönüşleri en kısa zamanda yaptı. Kardeş sen nerden buluyon bu gücü kudreti. Bu kuvveti halı sahalarda boşuna harcama.
Kürşat Baba baya akın kesti.Hatta bazen ikinci hamleleri de yaptı.Kaleden saydım "Tackling 10- Win 5".Hepsi de kritik müdahelelerdi valla. Kaleciden bayağı hayır duası aldı.
Kaleciden hayır duası alan diğer arkadaşlar da Ali Rıza Çataldağ ve Cengiz Üstünel oldu. Bomboş poziyonlarda topu tavana diktiler.
Maçın 35. dakikasından yani skor 7-2 iken maç bir anda döndü. Özcan Bey in liderliğindeki takım ileri gidemez oldu.Bu dakikadan sonra Özcan Bey defansta oynasaydı belki daha iyi olabilirdi. Adem'in sakatlığı nüksetmişti. Gökhan'ın ise ne yaptığını anlayamadık. Top ayağına geldiğinde devamlı bir şut atma hevesi. Kardeş takım senin ayağına bakıyor.Bi zahmet biraz daha dikkatli.
Maçın başında atılan gollerin bazıları kaleci hatalarından kaynaklandı. Fakat Özcan Bey futbol zekasını ve becerisini birleştirince çok kurnaz goller attı.Fark da bu gollerden kaynaklandı.
Tam maç artık bitti böyle devam eder derken Metin sahneye çıktı yine.Şunu söyliyim kaleci olunca daha iyi anladım Metin gerçekten toplara çok sert vuruyor.Kurtardığım toplarda ellerim yandı.Adamı boş bırakmayın diye bağırmaktan bir ara sesim kısıldı.Ama bir anlık Gökhan'ın hatasıyla beraberlik golünü 90 a çaktı.
Cengiz Bey çok kötü oynadı diyenler oldu gün boyunca. Ben çok katılmıyorum buna. 3 tane gol attı galiba.Hepsi zor pozisyondaydı. Stoper Deniz gerçekten iyi marke etti Cengiz Bey'i.
Bir parantez de Sabuncu kardeşe açmak isterim.Kendisi camiamızın renkli simalarındandır. Maçta Ali Rıza Çataldağ'ın ortasına vuramayacağını anlayınca, topu ağzıyla tutmak istemesini görmek gerekirdi. Sanırım bu poziyonu bir tek ben gördüm.Ben de görmesen espri havada kalacaktı.Ağzınla top da tutsan gol atamazsın kardeş.
Makosenli Hakem kardeş saol maça geldin bizi yalnız bırakmadın.
Son sözü kendimle bitirmek istiyorum. Kaleci iyi olunca bu tip maçlarda fark yaratan oyuncu oluyor.Bence Metin ve Özcan Bey de fark yaratanlar arasındalardı bu hafta.

Top yuvarlaktır ve maç 60 dakika sürer, gerisi teorilerden ibarettir.


Anket sorularını cevaplandırmanız ve görüşmek dileğiyle.

10 Mart 2010 Çarşamba

FAHİR(Fakir) PLAY

    Bazen yapılan maçın ne yorumu yapılıyor ne taktiği. "Bu maçın taktiği olmaz" lafı geldi aklıma. Bu laf Ali Şen tarafından yıllar önce 4-3 lük gs-fb maçının devre arasında yapılmıştı. Aramıza pek çok genç arkadaş katıldı son zamanlarda. Belki bilmeyenler olabilir. İlk devre gs 3-0 önde.Takımlar soyunma odasına giriyor. Fb teknik direktörü Veselinoviç takıma tahtada bazı taktikler verirken, içeri başkan Ali Şen dalar ve "Veyseel, Veyseel bu maçın taktiği olmaz" sözünü zikrederek literatüre kazandırır. Sonuçta maç 4-3 fb nin galibiyetiyle bitmişti. 7 gol de aynı kaleye olmuştu. Bu maçtaki bir diğer efsanede şöyledir.İlk devre maç 3-0 olmuş. Gs kalesinin arkasındaki foto muhabirleri gitmemekte ısrarlıdırlar. Gs kalecisi Simoviç arkasındaki foto muhabirlerine dönerek "Size burada ekmek yok" demiştir.İkinci devre başlamış ve maç 4-3 sonuçlanınca da Simoviç'in arkasındaki foto muhabirlerinden biri aynen şöyle demiştir Simoviç'e "Burada ekmek değil fırın var fırın Simo".

    Fair Play hakkında da birkaç laf etmek isterim. Fair-play kavramı, her ne kadar tam tarihini ve isimleri hatırlamasam da aşağıdaki olay ile gündeme oturmuştur: Olimpiyatlar'da maraton koşusunda, 1. ve 2. sıradaki koşucular, diğerleri ile ciddi bir fark açmış ve yarışın son 100 metresine girmişlerdir. son metrelerde 2. sıradaki yarışçı yorgunluga yenik duser ve yere yigilir. bunu farkeden 1. atlet durur, geri doner, arkadasini yerden kaldirir ve omzuna girer ve kolkola finishi gecerler.

    Fair Play ruhu ara ara hatırlanan bir olgu değildir. İşine geldiği zaman fair play, işine gelmediği zaman kafana göre takıl. Genelde faule maruz kalan oyuncular ayağına hakim ve top tutabilen oyuncular oluyor. Faulu yapanın sözü de "eee o kadar ayağında top tutarsan olacağı bu" şeklinde oluyor. Sanki adam topu iyi kullanıyor, adam eksiltiyor diye suçlu. Adama faul yapılmış yerde, binbir zahmetle belki faul deniyor. Yerdeki kişiye sen nasılsın diyen yok. Hele, "arkadaşım buyur uzattım ben elimi sana yerden kalkmana yardımcı olayım" diyen nadir. Bir de faul yapanın şöyle bir klişesi oluyor "kasıt yok". Tamam kardeş kasıt yok da faul var yani. Uzanan bir el veya bir jest.Nerdee. Bu işi ekmek parası için yapanlar bile genellikle böyle davranmıyor.
    Geçen akşamki pozisyon için yorumum  şöyle. Başkan zaten teke tek kalmış, çok büyük bir avantaja sahip. Bu avantajını yapılan faulle kaybetti. Sonra neden beklesin ki atışı yapmak için. "Buyur kardeşim gel sen benim önümü kapat" diyecek hali yok. Defans topun önüne geçseydi. Yine yardımını yapsaydı. Hem avantajını kaybedeceksin hem de bekleyeceksin. "Buyurun defansa geçmenizi bekliyorum" jestini faul yapan tarafa yapacaksın. Boş kale ne yapsın başka.Orada Metin'den başka 2 kişi vardı.Kaleci ve defans olmak üzere.Hadi biri yardım ediyordu fahir play adına. Diğeri ne yapıyordu. El insaf!
    Bir de Maçın en iyi adamını belirleme veya iyi oynayanları belirleme kriterleri de gün geçtikçe erozyona uğrar oldu. Adam oynamış maçı almış neredeyse tek başına, şöyle bir yorum yapılıyor "Ortalamasının altında oynadı". Adam ortalamasının altında bile sahanın en iyi oyuncusu zaten. İki pas versin isabetli, 2 şut çeksin uzaktan yetiyor. Her maç müthiş oynayacak hali yok. kimse robot değil. Onun için ben sahanın en iyisi olan Metin'i tebrik ederim.
    Mücahit de iyi oynadı bence. Paslaşacağı adamları bulunca o da iyi oynadı. Adam ayağında top tutma meraklısı değil.
    Maç yanılmıyorsam 10-9 falan bitti. Aslında olması gereken skor 6-5. Kaleciler çok hatalı goller yediler. Sonuçta kimse kaleci değil. Oluyor bu tip şeyler. Toplamda 10-11 golle bitecekti maç.Mücadele seviyesinin yüksek olduğuna bir işaret olabilir bu aslında.

Top yuvarlaktır ve maç 60 dakika sürer, gerisi teorilerden ibarettir.

Görüşmek dileğiyle

2 Mart 2010 Salı

SAKALIM YOK Kİ..BEN ZATEN MEMURUM.

Böyle maçların kazananı önceden belli olmaz derler.2 gündür söylüyorum kadrolar denk değil diye.Bunu mesele yapanlar kadro fantazisinin değişik versiyonuna dün akşam şahit oldular.Bir maçta 24 gol. DTS tarihinin en bereketli günlerinden biriydi. İnşallah bu bereket ay sonuna kadar devam eder.
2 usta ayağın resitali vardı dün akşam. Fazla yorulmadan ve terlemeden iş nasıl bitirilirin örneği verildi maçta. Bir de buna önceki maçlarda bal yapmayan arıların kovanları doldurması eklenince değmeyin siz bizim keyfimize. Gençlerimiz gerçekten genç gibiydiler. Koştular, çabaladılar. Bir an olsun maça küsmediler. Onların desteği olmasa maç bu kadar rahat geçmezdi. Çok güzel yardımlaşma ve takım oyunu sonucunda maçın sonucu ortaya çıktı.

Top yuvarlaktır ve maç 60 dakika sürer, gerisi teorilerden ibarettir.

Görüşmek dileğiyle.