Maç başladığında bu kadar farklı biteceğini düşünmemiştim. Zira yaş ortalamalarına baktığımızda galip takım en az 6-7 yaş fazlaydı. Maça iyi başladık. Fakat geçen haftadan kalan endişelerim vardı. Maçın son 20 dakikasında kondisyon eksikliğinden yine geçen haftadaki gibi farkın kapanabileceğini düşünmüştüm.
Maç başladı, defansta yerleşim hatalarından ve anlaşmazlıktan verilen birkaç pozisyonun sonucunda Adem boş kaleye bir gol buldu(goller az olunca hepsi net hatırlanıyor). Fakat bunun akabinde oyuna gerekli gerekli müdaheleler yapıldı ve Ergün biraz daha önde, orta sahaya yakın oynamaya başladı. Böyle olunca ikili ve üçlü sıkıştırmalarla karşılaşan Metin bir hayli zorlandı. Evvelki oyunlara kıyasla verimsiz bir gece geçirdi. Ama bence bu normaldi. Her zaman iyi oynayacak diye birşey yok. Metin'in de 10 maçtan birinde kötü oynama opsiyonu olsun.Olacak o kadar. Önemli olan böyle anlarda takımın diğer oyuncularının sahneye çıkmasıydı. Ama o konuda hiçbir arkadaşından destek görmedi.
Diğer oyuncular bir varlık gösteremediler. Böyle olunca Metin'in ayağına bakan takım doğal olarak hüsranla karşılaştı.
Bir ara Ali Rıza Çataldağ'ın sol tarafta oynadığı görüldü. Çok güzel koşular yaptı, adam eksiltti. Ama iş bitirici pasları ve ortaları sol ayağı olmadığından yapamadı. Sağ tarafta oynasaydı daha faydalı olurdu.
Şükrü de bir ara sağ taraflarda geziyordu. Herhalde ters ayaklı oyuncuları oynatarak taktik denediler diye düşünüyorum!
Adem için geçen hafta iyi oynamadı, sakatlığından dolayı demiştim. Valla geçen haftayı bile arattı bu performans. Kaleci olarak, Adem'in kullandığı şutları kurtarmak pek zor olmadı. Sanki çocuğun gücü kuvveti gitmiş, sahada zor yürüyen bir kişi gibiydi. Koçum kendine iyi bak, maç günleri özellikle iyi beslen, gücünüboş işlere harcama.
Şehzat kardeş iki üç maçtır yoktu. Bu arada folklor dersleri almış galiba. Bu hafta harmandalından örnekler verdi.Haftaya Halay bekliyoruz.
Maçtan önce "İdeal Defans" ı bulduk demiştim. Böyle bir defansın arkasında kalecilik yapmak da kolay oluyor be. Kürşad, Ergün ve İbrahim'den oluşan defans üçlümüz, benim bildiğim, DTS tarihinin en az gol yiyen defans hattını oluşturdu. 3 gol.
Benim görüşüm maçın fark yaratan oyuncusu İbrahim Çulhaoğlu idi. Kaleci olarak "Eyvah yedik" diye içimden geçirdiğim anlarda öyle müdaheleler yaptı ki. Hiç çekinmeden toplara ayak uzattı. Helal olsun valla.
Metin'in bir pozisyonunu maçın sonlarına doğru beraber kurtardık. Metin vurdu önce defanstan sonra kaleciden döndü. En sonunda boşta kalan topu Kürşad uzaklaştırdı. En çok bu pozisyondan zevk aldım desem doğru olur herhalde. Çünkü 3 pozisyon üstüste defans topu takip edip uzaklaştırdı. İşbirliği vardı. Takım oyunu vardı.
Takım oyununu bozmadığı ve işi bencilliğe vardırmadığı sürece iddialaşma, oyuna artı bir motivasyon ve konsantrasyon katmakta. Fakat bunun dozunu iyi ayarlamak lazım.
Sonuç olarak maç farklı bitse de , zevkli geçti. Mağlup takım daha çok pozisyona girdi. Onlar da oyundan zevk almıştır umarım.
Top yuvarlaktır ve maç 60 dakika sürer, gerisi teorilerden ibarettir.
Görüşmek dileğiyle.